Studio Ghibli’nin “AI Sanatı” ve Görmezden Gelinen Gerçekler
Son dönemde sosyal medyada yeni bir akımın hızla yayıldığını görüyoruz: Studio Ghibli tarzında üretilen yapay zekâ görselleri. İnsanlar bir trendden diğerine sürüklenirken, bu sefer kurban edilen şey ise Ghibli’nin eşsiz anime stili oldu.
Ancak bu sadece kısa ömürlü bir internet modası değil. Bu tür trendler, çok daha büyük ve kalıcı sorunların önünü açıyor. Bir kez daha, yapay zekâ ile üretilen görsellerin etik, ahlaki ve çevresel sorunlarını hatırlatmamız gerekiyor.
AI “Sanat” Değil, Hırsızlıktır
AI modelleri hiçbir zaman gerçekten yaratmaz. Onlar sadece daha önce var olanı yeniden harmanlar. Çalışabilmeleri için, yaşayan sanatçılar tarafından üretilmiş eserlerle dolu devasa veri tabanlarına ihtiyaç duyarlar. Yani temelinde, bu sistemler çalınan sanata dayanır.
Hayao Miyazaki yıllar önce bunu çok net bir şekilde dile getirmişti:
“Bunun hayatın kendisine bir hakaret olduğunu şiddetle hissediyorum.”
Ve haklıydı. Çünkü yapay zekâ “sanatı” özgün bir üretim değil, bir çeşit kopyala–yapıştır mantığıyla ilerleyen, her zaman eksik kalan bir taklitten ibaret. O yüzden ortaya çıkan görsellerde hep aynı sorunları görüyoruz: yamuk gözler, tuhaf eller, bozuk metinler.
“Sadece Eğleniyorlar” mı?
Bu noktada sıkça duyulan bir savunma var: “İnsanların eğlenmesine izin verin, kişisel kullanımda ne zararı var?”
Ama bu yaklaşım, aslında en tehlikeli yanılgılardan biri. Çünkü bu eğlence, hiçbir şekilde sonuçsuz değil.
AI görsellerini üretmek için kullanılan veri merkezleri:
Büyük miktarda elektrik tüketiyor.
Soğutma için tonlarca su harcıyor.
Çoğunlukla fosil yakıtlara dayalı enerjiyle çalışıyor.
Yani her “tatlı” Ghibli AI görseli, aslında gezegenin karbon ayak izine yeni bir katkı anlamına geliyor. Bilimsel çalışmalar, yapay zekânın enerji ihtiyacının çevre üzerinde giderek artan bir yük oluşturduğunu çoktan ortaya koydu.
Çözüm Ne?
Ghibli tarzı bir resim mi istiyorsunuz? Bunun iki gerçekçi ve etik yolu var:
Bir kalem alın, kendiniz deneyin.
Bir sanatçıya sipariş verin. (Ve inanın, bu desteğe en çok şu anda ihtiyaçları var.)
Kısacası, birkaç haftalık bir trendin peşinden koşmak yerine, gerçekten değerli olanı korumalıyız. Çünkü bu sadece “birkaç tişört baskısı” ile kalmayacak. Şirketler talep oldukça bu sistemleri daha da agresif biçimde kullanacak ve sonuçta sanatçılar, kültür ve doğa zarar görecek.
Peki ya Siz Bu Konuda Ne Düşünüyorsunuz? Ai Sizce Sanatın Ruhunu Öldürüyor mu?